25 Kasım 2011 Cuma
hayırlı cumalar
Ve zamanı geldiğinde Rabbin sana (kalbinden geçeni) bağışlayacak ve seni hoşnut kılacak (duha suresi ayet :5)
2 Kasım 2011 Çarşamba
ahenk
Mutluluğu ve huzuru tek kelimede özetleyecek olsam, bu kelime ne olurdu? Bu soru bugün bana sorulsa, vereceğim cevap şüphesiz “Ahenk” olur. Hayatın içinde ahenk ve ritim olduğunda o hayat yaşanılabilir bir hayat oluyor çünkü.
Biz insan olarak, bünyemizde birbiri ile iç içe ama aynı zamanda birbirinin zıttı gibi görünen birçok özellik barındırıyoruz. Madde ile mana, dünya ile ukba, kalp ile akıl, beden ile ruh, duygu ile düşünce, iş ile aile bunlardan sadece bir kaçı. Bizler bir sarkaç gibi bu noktalar arasında gidip geliyoruz. Ne zaman ki bizler, bizi oluşturan bu özelliklerin arasında bir ahenk ve denge yakalıyoruz, işte o zaman hayattan keyif alıyoruz. Bu dengeyi ve ahengi kaybettiğimizde ise kara bulutlar etrafımızı sarıyor.
Sevgi ile nefret, bireysellik ve toplumsallık, gerçek ile hayal, bağımlılık ve hürriyet, korku ile ümit, neşe ve elem, tevazu ile gurur insan ruhunun diğer karşılıklı çizgileri. Eğer insan bu çizgilerden birinde takılıp kalıyorsa o zaman ortaya psikolojik sorunlar çıkıyor. Daima hayal dünyasında yaşayan, toplum içine hiç çıkmayıp hep yalnız kalmak isteyen, tüm insanlardan nefret eden, bir başkası olmadan iş yapamayan kişiler genelde sarkacın bir ucunda takılıp kalan kişiler aslında.
Kısacası hayat, ruhumuzun karşılıklı iki çizgileri arasında uyum yakaladığımız ölçüde güzel. Hayat bir sarkaç gibi zıtlıklar arasında ahenkle dolaştıkça keyifli. Ve sanırım en önemli nokta, her biri farklı bir nota hükmünde olan özelliklerimiz ile güzel bir melodi çalabilmek. Ve göçerken dünya denen bu kubbeden, çaldığımız melodilerle geride baki kalacak hoş bir seda bırakabilmek
Ahenginiz bol olsun.
Biz insan olarak, bünyemizde birbiri ile iç içe ama aynı zamanda birbirinin zıttı gibi görünen birçok özellik barındırıyoruz. Madde ile mana, dünya ile ukba, kalp ile akıl, beden ile ruh, duygu ile düşünce, iş ile aile bunlardan sadece bir kaçı. Bizler bir sarkaç gibi bu noktalar arasında gidip geliyoruz. Ne zaman ki bizler, bizi oluşturan bu özelliklerin arasında bir ahenk ve denge yakalıyoruz, işte o zaman hayattan keyif alıyoruz. Bu dengeyi ve ahengi kaybettiğimizde ise kara bulutlar etrafımızı sarıyor.
Sevgi ile nefret, bireysellik ve toplumsallık, gerçek ile hayal, bağımlılık ve hürriyet, korku ile ümit, neşe ve elem, tevazu ile gurur insan ruhunun diğer karşılıklı çizgileri. Eğer insan bu çizgilerden birinde takılıp kalıyorsa o zaman ortaya psikolojik sorunlar çıkıyor. Daima hayal dünyasında yaşayan, toplum içine hiç çıkmayıp hep yalnız kalmak isteyen, tüm insanlardan nefret eden, bir başkası olmadan iş yapamayan kişiler genelde sarkacın bir ucunda takılıp kalan kişiler aslında.
Kısacası hayat, ruhumuzun karşılıklı iki çizgileri arasında uyum yakaladığımız ölçüde güzel. Hayat bir sarkaç gibi zıtlıklar arasında ahenkle dolaştıkça keyifli. Ve sanırım en önemli nokta, her biri farklı bir nota hükmünde olan özelliklerimiz ile güzel bir melodi çalabilmek. Ve göçerken dünya denen bu kubbeden, çaldığımız melodilerle geride baki kalacak hoş bir seda bırakabilmek
Ahenginiz bol olsun.
16 Ekim 2011 Pazar
14 Ekim 2011 Cuma
Zeki Müren Tuti i Mucize Guyem Ne Desem Laf Değil
bestesi Itriye sözleri nef'iye ait olan mukemmel bir eser
tuti mu'cizeyi guyem ne desem laf değil :mucize gibi sözler söyleyen papağanım ,dediklerim laf değil
çerh ile şöyleşemem ayinesi saf değil:felekle konuşamam çünkü onun aynası(kalbi) temiz değildir
ayinesi saf değil derken Nefi dünyanın (çerh) kalbinin saf olmadığını yani kötülüklerle dolu olduğunu anlatmaktadır.
birde şu var :eskiden papağanlara konuşma taklidini öğretmek için aynadan yararlanılırmış ,papağan bir aynanın arkasına saklanan kişinin söylediği sözü aynadan gördüğü papağanaın söylediğini zann ederek kendiside söylemeye çalışırımış.
ehl-i dildir diyemem sinesi saf olmayana :kalbi temiz olmayana gönül ehlidir diyemem .
ehl-i di biribirini bilmemek insaf değil:gönül ehillerinin birbirini bilmemeleri olacak iş değil.
9 Ekim 2011 Pazar
el bedi ve ebru
Herşeyi sanatla yaratan Cenabı hak, herseyi sanatlı yaratmış . Ebru ;Allah'ın yaratmış olduğu sanatları arama ve keşfetme çabası ilahi estetik ve mantığı kavrama.sanatla uğraşarak Allah'a vasıl olmaya çalışma.
El bedi bütün varlıkları eşi ve örneği olmadan sanatkarane yaratan ; tıpkı ebru da olduğu gibi.her ebrudan dünyada bir tane var..Çünkü insanların ruh hallerinden de bir tane var .Hangi mutluluğun ve hüznümüzün tekrarı varkı .Herşey aynı bile olsa ya mekan ya da gün değişmiştir ve her hüzün yada sevinç bir defalıktır aslında .Tekneye yazılan ebru gibi.suyun renklerle oynadığı aşk oyunu. senaristi ebrucu .ebrucu renkleri serpişiyle renklere hayat katışıyla yüreğini yansıtıyor suya.
önce Aşk suya düştü
sonra Aşk suya yenik düştü
SERTARİKZADE KÜLTÜR MERKEZİ |
30 Eylül 2011 Cuma
okuyorum
LYDIA..JACQUELINE...CAROL...ALIX...Hayatları, umutları, beklentileri, üzüntüleri, sevinçleri, birbirinden farklı bu 4 kadının umut dolu, sevgi dolu, KÜÇÜK MUCİZELER dolu hikayesi :) Her sayfada her bölümde 4 kişinin hayatlarına ortak oluyorsunuz..Herşeyi onlarla birlikte yaşıyorsunuz...Onların tüm duygularını içinizde hissederek okuyorsunuz her sayfayı...Bu 4 güçlü ve güzel kadından etkilenmekten kendinizi alamıyorsunuz...Şahane bir MUTLU SON ve yüzünüzde tatlı bir gülümsemeyle kitabı bitiriyorsunuz :)
hayırlı cumalar
Gönderen
Yaşanası Şeyler
on 25 Kasım 2011 Cuma
/
Comments: (0)
Ve zamanı geldiğinde Rabbin sana (kalbinden geçeni) bağışlayacak ve seni hoşnut kılacak (duha suresi ayet :5)
ahenk
Gönderen
Yaşanası Şeyler
on 2 Kasım 2011 Çarşamba
/
Comments: (0)
Mutluluğu ve huzuru tek kelimede özetleyecek olsam, bu kelime ne olurdu? Bu soru bugün bana sorulsa, vereceğim cevap şüphesiz “Ahenk” olur. Hayatın içinde ahenk ve ritim olduğunda o hayat yaşanılabilir bir hayat oluyor çünkü.
Biz insan olarak, bünyemizde birbiri ile iç içe ama aynı zamanda birbirinin zıttı gibi görünen birçok özellik barındırıyoruz. Madde ile mana, dünya ile ukba, kalp ile akıl, beden ile ruh, duygu ile düşünce, iş ile aile bunlardan sadece bir kaçı. Bizler bir sarkaç gibi bu noktalar arasında gidip geliyoruz. Ne zaman ki bizler, bizi oluşturan bu özelliklerin arasında bir ahenk ve denge yakalıyoruz, işte o zaman hayattan keyif alıyoruz. Bu dengeyi ve ahengi kaybettiğimizde ise kara bulutlar etrafımızı sarıyor.
Sevgi ile nefret, bireysellik ve toplumsallık, gerçek ile hayal, bağımlılık ve hürriyet, korku ile ümit, neşe ve elem, tevazu ile gurur insan ruhunun diğer karşılıklı çizgileri. Eğer insan bu çizgilerden birinde takılıp kalıyorsa o zaman ortaya psikolojik sorunlar çıkıyor. Daima hayal dünyasında yaşayan, toplum içine hiç çıkmayıp hep yalnız kalmak isteyen, tüm insanlardan nefret eden, bir başkası olmadan iş yapamayan kişiler genelde sarkacın bir ucunda takılıp kalan kişiler aslında.
Kısacası hayat, ruhumuzun karşılıklı iki çizgileri arasında uyum yakaladığımız ölçüde güzel. Hayat bir sarkaç gibi zıtlıklar arasında ahenkle dolaştıkça keyifli. Ve sanırım en önemli nokta, her biri farklı bir nota hükmünde olan özelliklerimiz ile güzel bir melodi çalabilmek. Ve göçerken dünya denen bu kubbeden, çaldığımız melodilerle geride baki kalacak hoş bir seda bırakabilmek
Ahenginiz bol olsun.
Biz insan olarak, bünyemizde birbiri ile iç içe ama aynı zamanda birbirinin zıttı gibi görünen birçok özellik barındırıyoruz. Madde ile mana, dünya ile ukba, kalp ile akıl, beden ile ruh, duygu ile düşünce, iş ile aile bunlardan sadece bir kaçı. Bizler bir sarkaç gibi bu noktalar arasında gidip geliyoruz. Ne zaman ki bizler, bizi oluşturan bu özelliklerin arasında bir ahenk ve denge yakalıyoruz, işte o zaman hayattan keyif alıyoruz. Bu dengeyi ve ahengi kaybettiğimizde ise kara bulutlar etrafımızı sarıyor.
Sevgi ile nefret, bireysellik ve toplumsallık, gerçek ile hayal, bağımlılık ve hürriyet, korku ile ümit, neşe ve elem, tevazu ile gurur insan ruhunun diğer karşılıklı çizgileri. Eğer insan bu çizgilerden birinde takılıp kalıyorsa o zaman ortaya psikolojik sorunlar çıkıyor. Daima hayal dünyasında yaşayan, toplum içine hiç çıkmayıp hep yalnız kalmak isteyen, tüm insanlardan nefret eden, bir başkası olmadan iş yapamayan kişiler genelde sarkacın bir ucunda takılıp kalan kişiler aslında.
Kısacası hayat, ruhumuzun karşılıklı iki çizgileri arasında uyum yakaladığımız ölçüde güzel. Hayat bir sarkaç gibi zıtlıklar arasında ahenkle dolaştıkça keyifli. Ve sanırım en önemli nokta, her biri farklı bir nota hükmünde olan özelliklerimiz ile güzel bir melodi çalabilmek. Ve göçerken dünya denen bu kubbeden, çaldığımız melodilerle geride baki kalacak hoş bir seda bırakabilmek
Ahenginiz bol olsun.
Belkis Özener- Ey büt-i nev eda
Gönderen
Yaşanası Şeyler
on 16 Ekim 2011 Pazar
/
Comments: (2)
dede efendi bestesi
Zeki Müren Tuti i Mucize Guyem Ne Desem Laf Değil
Gönderen
Yaşanası Şeyler
on 14 Ekim 2011 Cuma
/
Comments: (5)
bestesi Itriye sözleri nef'iye ait olan mukemmel bir eser
tuti mu'cizeyi guyem ne desem laf değil :mucize gibi sözler söyleyen papağanım ,dediklerim laf değil
çerh ile şöyleşemem ayinesi saf değil:felekle konuşamam çünkü onun aynası(kalbi) temiz değildir
ayinesi saf değil derken Nefi dünyanın (çerh) kalbinin saf olmadığını yani kötülüklerle dolu olduğunu anlatmaktadır.
birde şu var :eskiden papağanlara konuşma taklidini öğretmek için aynadan yararlanılırmış ,papağan bir aynanın arkasına saklanan kişinin söylediği sözü aynadan gördüğü papağanaın söylediğini zann ederek kendiside söylemeye çalışırımış.
ehl-i dildir diyemem sinesi saf olmayana :kalbi temiz olmayana gönül ehlidir diyemem .
ehl-i di biribirini bilmemek insaf değil:gönül ehillerinin birbirini bilmemeleri olacak iş değil.
el bedi ve ebru
Gönderen
Yaşanası Şeyler
on 9 Ekim 2011 Pazar
/
Comments: (3)
Herşeyi sanatla yaratan Cenabı hak, herseyi sanatlı yaratmış . Ebru ;Allah'ın yaratmış olduğu sanatları arama ve keşfetme çabası ilahi estetik ve mantığı kavrama.sanatla uğraşarak Allah'a vasıl olmaya çalışma.
El bedi bütün varlıkları eşi ve örneği olmadan sanatkarane yaratan ; tıpkı ebru da olduğu gibi.her ebrudan dünyada bir tane var..Çünkü insanların ruh hallerinden de bir tane var .Hangi mutluluğun ve hüznümüzün tekrarı varkı .Herşey aynı bile olsa ya mekan ya da gün değişmiştir ve her hüzün yada sevinç bir defalıktır aslında .Tekneye yazılan ebru gibi.suyun renklerle oynadığı aşk oyunu. senaristi ebrucu .ebrucu renkleri serpişiyle renklere hayat katışıyla yüreğini yansıtıyor suya.
önce Aşk suya düştü
sonra Aşk suya yenik düştü
SERTARİKZADE KÜLTÜR MERKEZİ |
okuyorum
Gönderen
Yaşanası Şeyler
on 30 Eylül 2011 Cuma
/
Comments: (0)
LYDIA..JACQUELINE...CAROL...ALIX...Hayatları, umutları, beklentileri, üzüntüleri, sevinçleri, birbirinden farklı bu 4 kadının umut dolu, sevgi dolu, KÜÇÜK MUCİZELER dolu hikayesi :) Her sayfada her bölümde 4 kişinin hayatlarına ortak oluyorsunuz..Herşeyi onlarla birlikte yaşıyorsunuz...Onların tüm duygularını içinizde hissederek okuyorsunuz her sayfayı...Bu 4 güçlü ve güzel kadından etkilenmekten kendinizi alamıyorsunuz...Şahane bir MUTLU SON ve yüzünüzde tatlı bir gülümsemeyle kitabı bitiriyorsunuz :)